29 Mart 2012 Perşembe

bazı planlar anlatmayı erteletir



iyileşeceğine inandığın miğde krampaların vardı
ağzından birikenleri sinir anıyla boşaltır gibi tuttuğun ekşi tatların.

duş esnasında düşünülen yaraların, morlukların

aslında sadece gökkuşağından çarpan renkler olduğunu düşünmek
biri elini omzuna atsa
değerlin sanıp sarılmaya yeltenmek
 

25 Mart 2012 Pazar

varsa daha derin biyer oraya göm bu defa

çünkü hiç çıkasım yok



orhan veli anlatırken aşkı kitlediğim oldu
bukowski'den dinlerken dizüstü çöküp 'neredeyim' dediğim oldu
adamın birinin, kafamın içinde olmayan beynimin %98 i uyurken okuduğu şiirler yüzünden sabahları göremediğimde,uyandığımda yanımda neden o yok diye isyan etmeden hayattan kendimi çektiğimde oldu
birşeyleri anlatırken duygularımın fiziksel acıya döndüğü de,
artık canımın acısından liflerimin koptuğunu hissettiğim de oldu
ama anlatıcaklarım bunlar değildiler
bahsim şu ki; arada kalmış olmak
tanımlamamak, 
yada tanımlamıycam.
benim mahallenin orospu ablasıyla kıyasımdan,
adama hayatındaki yerimi bileyim dediğim de
zaten hayatımdasın, daha ne kadar hayatımda olucaksın sorusunu duymak istemiyorum
şu halini kabullenemıyormusum,
zaten benden baska kımse kabullenemez.

21 Mart 2012 Çarşamba

eşiğe oturdum

bazı insanlar hiç anlamaz, bazı kuşlar cam tıklatır, bazıları da.. gel sarılcam kafasındayım.
bazı şehirler yaşam alanı olsa da nefes aldırmıyor, en sevdiğin şeye elini süresin gelmiyor, sorumluluk yüklüyorlar omuzlar eziliyor, birini seviyorsun ağzına sıçıyorlar, birine sevicem diye yelteniyorsun 'oh be eşikten döndüm' diyosun, dos...tlar saolsuna gidiyosun, tutup sarılamıyosun, annem diye ağlayasın geliyor, aslan kral baban aklına geliyor. hayal kolay da biz yanlış yerlerdeyiz. dünyanın oturma planı yok, ilkokulda bile vardı.


18 Mart 2012 Pazar

cennete çıplak koşulur


hayat çok acayip, vapurlar falan


aşk dediğiniz bazen;


savaşma seviş


dub




dünyayı üzme istediğim olabilir de kendimi asla

içine sigara izmaritini attığınyetmiyormuş gibi
aynı bardaktan bir su yudumuyla başlanmış olduğum gün, selam
arkadaşların turuncu ve siyahın yemlerini yerlebir etmiş oldugun, suyun içine ellerini sokarak yedirdiğim yemler,
katını görseniz 'vaaaay'lıyacağınız çamaşırlarım,
araya serpiştirmekten delicesine haz aldığım şarkılarım,
giymekten hiç hoşlanmadığım tam kız rengi pembe çoraplarım.


bu partner yalnızlığı hissiyatı değil.
bir pazar sabahı uyanmanın, uyanıp boşluğa adım atmanın güçsüzlüğü,
sevdiğin insanlardan
hatta sevmeyi bırak alıştığın topluluktan uzak bir şehirde
üstelik sevmediğin bir şehirde uyanmanın tadı madı yok
işin ve paran olabilir
bu hiçbirşeyi değiştirmez.
açtığın pencere önündeki manzaranın bir sahil çığlığı olduğunu bile düşünebilsen, buna kendini gerçekten inandırabilmiş olsan bile değişmez.



uyanalı bir saat olmamışi
yaktığın üçüncü sigaran
kokan ağzını üç level yükselmiş hali,
üçüncü kez daha şiddetli kendine eziyet,
yalnızlığın kardeşi.
düşecekken dayandığın bastonun belki.
öpemediğin ağzın,
göremediğin sırtın.



bozulmuş miğdenin ilaçlarını alamadan duramadığın koca bir hayat.
uyanıp yediğin konserve mısırın tanelerini kar tanesi sanıp yağdırdığın odan,
o kadar az insanla yan yana gelmek ki, 
-parkelerde ki ayak izleri kaybolmasın!
benim de gelenim var! -
kafan.



hadi kalk be kızım, hadi doğrult belini geçmiş senelerinin. birkaç sokak ardında yaşanan hayata dahil et kendini. çabala sadece kendin için. tutun duvarlara yoksa tutacak bir dost elin. özle ki hisset manevi varlığını, insan olduğunu hisset.
geleceğin en çok sana birşeyler almaya gittiğini, senin birkaç sene sonrandaki hayatına bıraktığını düşün hediyelerini.
çalan şarkılardan, rafındaki kitaplardan başka şeyler olduğunu da gör.
felsefe kurtuluş değili öğret, sıkı sarılmak rahatsız ettiğinde bile bırakma mesela.
yada yak bir sigara daha, zaten mısırda bitmiş. dayan suya.
daha çok fotoğraf  çek, hergün değişebileceğini sende gör.
eski en güzel yaşanmışlık dahi olsa da yakınında tutma. 
şimdi güven bana. ellerini sıkıca bağla.
the world is my oyster!

17 Mart 2012 Cumartesi

yine yapsam ya

oturduğun sedir sandalyenin bacağını kıskandığım oldu
ömrüne çelme taktığım
o alakasız saçmalıklarını dinlediğim..
hemde çok oldu.
insnalığın hata dediği şeyler oldu,
kabullenilmeyen hatalarım,
allah'la arama kimseyi sokmadım
beni anladığını varsaydım.
affettiğini,
ellerini omzumdan çekmeyeceğini,
aslan kral babamdan önce o dedim.
sen benim ziyan edilmiş yanımdın
ziyana kurban verdiğim,
ellerimle doğradığım et parçalarımdın.
zamanın sürükleyemediği sandal ağacı tütsü külümdün
açılmayan kapı kolum
anlatamadığım köşe başım.
sokağa çıkarken yanıma aldığım mevsimlik ceketim,
sen bendin.
eksik herşeyim.
ben mutfaktaki ekmek sepeti,
geceden baza köşesine fırlatılmış çorap eşin.
şimdi farkettim.
aslında zamanlı zamansız gözlerimi açtım,
arada bir geldim gittim
beni harcamaya yakın yollara getirdin
artık kızmıyorum
adımızın olamayışına,
eksik tarafına adımın konmasına,
terkedildiğinde iyi yanım gitti diyip sövmelerine,
diğerlerine
hiç kızmıyorum.



kaldır kapağı bir bak



birşeyleri kurcalamaktan korkuyorum, ya elim koparsa diye. birileri gibi olmaktan korkuyorum herkes tek kimlikte birleşirse! yalnızlık yada başı kalabalık insan olmak arasında fark göremiyorum. derdini anlattığın menekşenle, seni dinleyen bi konferans salonu birçok zaman aynı hissi vermeyebilir ama bazı şeyleri en iyi saksıdaki menekşe anlar. özlediğiniz kişi başkalarıyla olabilir, ölmüşte olabilirdi! hayat garip. güzel. insanlar renkli. kader değişebilir. istemeyi bilmeli. şehirlere sevgi. bana yasaklar. gökyüzüne binlerce kuş, ve kuşların söylediği şarkılar. 

15 Mart 2012 Perşembe

sen ne renktin ki?

ardından renkli balonlar uçuracağım


full HD

bana güvenme sakın diyen insanlara hep daha çok güvendim(tabi bu bir taktik olmadıkça)
tarzım dışında hareket eden insanlara ayrı sempati duydum

kendileri olabildikleri için
beş ayda alınan onüç kilonun şahidi benim
kimseyi tanımadığın partilerde eğlenen o ahmakta benim,
aklını cebinde taşıyan da,
sabır taşı da,
günah keçisi de,
köpekler gibi içip ağlayan serseri de benim.
noktayı koyacağı yeri bilemeyen sen
adını koyamayan da sen,
geçmişi kurcalayamayan,
beni benlikten çıkartan da.
kırım halılarını hiç bilmem, 
oltutaşı tesbihlerini de.
türkü barlar hep benim
adete kayıplara karışılan cluplar da.
photoshop ilahıyım.
düşüp diz kapakları kanayan çocuğum ben.
sıkıntısı en büyük olan değilim ama 
tutup çekerler dertlisin sen, çık sıradan diye
derdine dile getiremeyen de benim
yazamam
sende yazamazsın
yazarsın da 
yazmazsın
keşke..
hevenaysnayt.

alnımdan öpün


tabirinizce 'pislik herifim'


vol1


13 Mart 2012 Salı

sarıyorum

önce esrara sonra eroine başladım
müptela oldum
okula gittim
kendim gibilerle arkadaşlık yaptım
paramı kazandım
hayatımı dilediğim gibi yaşadım
korkmadım,
düşünmedim
yakın zamanda da aşırı dozda kokainden öldüm
ölmeden önceleri kitaplarımı bi çantaya doldurdum,
derin suların haritalarını inceledim
kumarhane çılgını kıbrısta poker oynadım
kazandım
jameika sahillerinde sardım,
çektim
yine sardım
yine çektim
yıllardır yazılmış, asırlık günlükleri bağıra bağıra okudum
sonra kaynamış suyun içine attım yazılanları
ta ki sayfalar yok olana kadar.
sırt çantamın kocaman durmasının sebebi boş şişelerdi
doldurdum kaynamış sulardan bu şişelere
dost bildiklerime, yar saydıklarıma içirdim
oturup en baştan anlatmadım olanı biteni
jameika'dan türkiye'ye zor oldu taşıması
kumarhane gülü sendin
manukyan abidesinin çocuğu
insanların hayatlarını seçmelerine izin verilmezdi
ama herkes özgürdü
şarkılar kalabalıktı
en az iki kişi daha fazla fazla fazlalalala..
biri yazan biri yazılan
aldatan,
öldüren,
çalan,
vuran..
bi roman yazmıştım, milyonlar sattı
çevirmişler.
allem edip kallemlemişler
bi defasında bisikletten düştüm
birkaç kişi görmüş
bir defa da resim çizdim
üzerine çay dökülmüş
çaylar dökülmek için
hep sevgiliyle içildiğinden
ulu orta da durmamalılar zaten
vosvoslarım artık beş renk,
kırmızı sahibini buldu
sarıya hiç dokunmuyorum
onun da sahibi var
hayat kolay, insan olmak zor
bir köpek  kadar olamadım, çöp kırcalayıp bi köşede uyuyamadım
yok üşürüm, acıkırım
yılları yılı tok mu yattın,
kiminle yattın
benimle değil..
zaten bu yüzden.
bu yüzden benim değilsin.

burası da dağıldı

zamanın durduğuna inandığın son üç saat dilimi.
basmayan birkaç klavye tuşu.
farkında olamadığın sorumluluk bilinci.
istediğin halde gerçekleşemeyen ütopyan
ya sabır diye dillendiğin meçhul inancın 

sarıldığın adamlar
yalnızlık sana bana mı
sokarım depresyona.

Gitmelisin


adım varsın varoş olsun
varsın sokak köşelerinde içelim dostlarla
uyurken ayağımda çorabım,
elimde yarım  kalmış kadeh
ben istediğim hayatı yaşayayım
ben ben olmaktan başka hiçbirşeye maruz kalmayayım
bıraksınlar beni
bayramlarda harçlıkta istemem
tutmasınlar
yatakların sayısını bileyim
istediğim zaman istediğim yerde uyuyayım
ben yalnız uyuyayım
sabaha gülen yüzle uyanayım
soğuk çarpsın yüzüme
gamzem çıksın aynamda
her kadın içgüdüsü gibi içleneyim zamanlı zamansız
bırakınn hayatlarına soktuklarım
bırakın da yalnız kalayım



paylaşıma kapalı

günlerin aylardan oluştuğunu düşünmeye başlamanın verdiği paronayaklık,
eskiz defter hobisi mi olurmuş tezi,
yazdıklarınız unutulmaz asparagasları,
trilyar kez dile gelmiş kurallar yığını,
neymiş efendim toplumsal normlar
anan da normlar la getirdi seni dünyaya,
pozisyon gidişatı hep planlıydı zaten
kimsenin özeli yok
kimsenin sırrı yok
benim iki burnum var, senin arka gözün
kokunu nerde olsan alırım

12 Mart 2012 Pazartesi

ben yoksam sen biraz varsındır

idrarı içinde tutmak zararlıdır, böbreklerin hasta olur! derlerdiler bize.
idrar ne ya, çiş o.
böbreklerim benden ayrı birşeymiş gibi de konuşmayın.

ben de böbreklerimle beraber hasta oluyorum.
ayrıca 'boğazlarım ağrıyor' diyen herkese sempatim var.
gönlü zenginler.
çokboğazlılar, bok değil.
dikkatimi çeken 'hepinizle en az bir kere seviştim' diyen kadındı oysa.
açılamamış cümle paketlerini cebinde taşıyan kadın.
maymundan geldim.

darvin'i tanımıyorum.
teslim şekilleri hakkında bilgim var.

gümrük kapıları da yana mı açılır?
baba elleri hep mi nasırlı?
aslan kral yirmi yaşında da izlenir.

izledikçe sanardım ki, üzülen çocukların yanında biter hemen babası.
tam yiyecekken pençeyi, aslan kral tutar atar ensesinden.
ekmek kırıntılarını toplar çatı üstlerine atardım

paralı aile çocuğuydum
marketten  çikolata çalardım
tacizin farkındaydım

çocuk psikolojisini idrak edemiyorum
kırmızı fuşyaya çalmadıkça hep en güzel renklerdendi
siyah kimle oturursa otursun, biyeri bulup yakışırdı

tüm postitler duvarda güzel durmazdı
nelere yazıldıkları,
kiminle okundukları mühhimdi
şehirler pamuk şeker gibi tatlıydı

her şehirde liman yoktu
efsaneler anlatıldıkça gerçekleşiyordu
insanlar hayale yakındı
bazen yaşarken bile gerçeklik algılanamazdı
zaman peşinden götüren taraftı
başarı her zaman çalışanın olmazdı
everbody's fine diyebiliyorum

henüz çocuğum tarafından tecavüze uğramadım
babamı tanımadan hayatımın erkeğini buldum sanmadım
şanslıyım
everbody's fine
don't tell me

hiç olmadı bu.
pembe bana yakışmadı

Melodi




Hepimizin aynı anda dinlediği hiçbirimizin farkedemediği..


Stairway To Heaven


11 Mart 2012 Pazar

görmediğim çok şey var

insanlardan daha çirkin varlıklar görmedim.
bugün kendimi sorguladım, insanlıkla kıyasladım
pozantı cezaevi'nin yazıklar olası, yıkılası taşlarının eziyetlerini okudum tekrar tekrar
gözyaşlarımı boş yere değil, kanımdan olmayan kardeşlerime, suçlu olunsa dahi asla ve asla yapılmayacak işkenceleri maruz kalan insanlığa döktüm.
gözyaşlarım bitmedi, canım yandı ama yeni bi düzen getirmedi
çocuk bile demediğim bebek gördüğüm insan evlatlarının, kız kardeşlerimin taciz değil tecavüze uğramalarını, hatta işkence boyutunu aşacak şekilde davranılan türlü davranışlara maruz kalmalarını okudum
okuttum.
kendimle konuştum
inancımdan bahsettik bana, korkularımdan, yalanlarımdan, yakarışlarımdan
bir çatı altında onca kalabalığın bir tek olayla nasıl pusularına çekilebildiklerini gördüm
taraf tutmayı da bırakıp kendilerini kurtarmak için türlü bahanelere, yalanlara sarıldıklarını..
kendimi gördüm.
nasıl da aciz kaldığımı.
elimden geleni arkama koymazdım ama ellerim boştu, yalnızlığımı gördüm
pozantı'dan başka şeylere de kendimi döktüm
idamı kimseye yakıştırmadım
en gaddarına bile
acı çekmek zaten ölümden daha kötü hale getırebılıyor ınsanı.
anlatmak istediğim sadece  bunlar da değildi.
baza başlığından bahsetmek isterdim, kafama en yakın olanın o olduğundan.
sesli veya sesszi ne düşünüyorsam hepinizden çok onun gördüğünden.
ama anlayamadığından.
ben ki momo'yum kendisini dinleyemeyen insan.
insanlığın, duyarlı tarafın cahil yanıyım ben
bazılarının iyi tarafı, kitlenin cahil..
zamanlar geçer dedikleri yarayım
saklanan, zamanı gelicek samanım
ölümü arpadan olan atım
yalnız değilim
kimseyle de değilim
sorunum yok
kafam rahat değil
yaram yok
her yanım kanıyor
diyorum ya;
hayat kolay, insan olmak zor

Pozantı'dan Sonra

ertesi sabah öleceğinizi sanırsınız, yada diğer sabahlarda yaşayacağınızı.
sandığınız gibi değil.

derleme 1


hayatımı düzene sokmama demek
görüşülen herkesle araya mesafe koymak
yada daha sıkça görüşmek demekti
odanın toplanması
postitlerin kapaklara yapıştırılması
must kalıbının hayatına tamamen girmesiydi
must smoke dövmemei de pek severim
delilergibikilo vermem lazım diye düşünmek,
çizgilerden dışarı atlayıp kitap kitap diye kudurmaktı
''Ini Kamoze - World a Reggae'' dinlemekti yer yer.
ay em lecıınt! diye haykırmaktı.
boşişlerbunlar.
manga&yıldız tilbe düetine sempati duymaktı tebessüm sebebi.
''şiirlerinde küfür etme diyorlar, usülsüz. lan bu kadar orospu çocgunu nasıl anlatayım küfürsüz''
radiohead nice dream dinleyip, yıllardır karmapolice etkisinden çıkamadığını farketmek, beynini bir kere çırpmaktı.
karminle kendinden geçip heryerde 'lu et mi nauuvğ' diye bağırmaktı
''to vals tou gamou'' dinleyip dancing with myself diye bağırmaktı.

kimseye birşey anlatmak istememek,
yalnız olmamak ama kimsenin hayatına girmemekti.

aklın yolu bir

geçmişini mazini,
sikeni gazini,
kafamı siken çeneni de ben sikeyim

yatak kıvrımı sandığın pikeni,
sormadan kullandığın herşeyimi,
kral benim soytarılar diye kaldırdığın elini,
anlamını bile bilmediğin üstünde taşıdığın rozetini ben sikeyim

değiştirip sike benzettiğin bağcığını,
verdiğim gibi alamadığım x'imi y'mi,
gökyüzünde uçuşan kuşlara bile karışan zihnini,
beceremeyeceğin halde kalkıştığın işimi,
beni hayattan soğutan tüm tavırlarını sikeyim

bandrolüm yok diye bu sitem
etiketim yok diye bu sinir
şatafatlı görüntüsü bile yok, neden biçilmesin fiyatı kafalarınız
etek altına giripdil işlevini bile yerine getiremediğiniz yeteneksizliğiniz
of of of,

güneşli günde çekilen perdeyi,
yaz akşamı - sahil havası kuru kasaba gecesini,
..

beni bi bırakın ya,
ben bana bırakın
birşeyler yüklemeyin kapımın önündeki posta kutuma,
yollamayın kargolarınızı sevinicek sanıpta

biriniz yapın yapabileceksiniz
biriniz okuyun aklımı

ya da yok ya,
beni bırakın kendi halime
çok bitkin ve de yorgunum
terapi ordularınızı geri çekin artık
son günler durgunum
..

hak yolu - bok yolu ayırt edemediler

şimdi ben genç kızım falan ya, amıma koyayım

milyar tane dert duydum, trilyar tane insan beyni dolaştım hala canım sıkılabiliyor

köşe bucak fotoğraf çektim, çektirdim
en dipten bir avuç müzikle neşelendim, neşelendirdim
daha geçen hafta bugün kadıköy sahili benimmiş gibi yaptım, yediler
içtiğim kolaya süt kattım, bayıldılar
yediğim yemeği sosa buladım, daldılar
görüntümü değiştirdim, kral sandılar

hayat kolay azizim, insan olmak zor

..

bandrolsuz hayat