28 Nisan 2012 Cumartesi

muhallebicinin oğlu! bugün günlerden güzellik!

şarkılar ki yazacağını unutturur, yazmak isteklerine ortak olur, varolanı da alır götürür.

ben Momo Confession.

sessiz düşünceyle cia'i mahveden, söylediği blues ezgileriyle zencileri mest eden, rockçıları ağlatan, adalet bakanlığı'nı havaya uçurmakla tehdit eden ve 48'inden sonra Tanrı'dan ve ölümden korkmayan, dünyanın en akıllı adamı olarak tarihe geçmek istiyorum.
saygılar Allen Ginsberg
ve selam LSD 25

sol ayak bileğine giren ağrıyı sen söylemedikçe kimsenin fark edememesi gibi birşey bu.
susmak senin tercihin,
anlatmak da.

start wearing purple.

kendinden başlıyor insan birşeyleri değiştirmeye.
gidip saçlarını kestiren oluyor, alıp da badem yağıyla kaş gürleştiren.
kilo vericem diye dolaptaki tüm ıvır zıvırları o gece bitiren oluyor, kazanıcam diye an itibariyle çalışmaya başlayan.
siz hangisisiniz?

birkaç saat önce film indirmeye başladım. %68i inmiş.
çok hırslı ve iradeli değilim.
hani bir işi sonuna kadar yapanlardan, olmaz bitti bitecek dediklerimizden. (işe göre değişiyor gerçi, lakin genelleme böyle)

dün bi' haber izledim, dırımdırım lisesi'ndeki çocuk öğretmenini bıçaklamış. bugün de bi' haber okudum; bilmem nerdeki pislik herif 2 yaşındaki kızını döverek öldürmüş. hayır efendim açıklama da şöyle: ''yaramazlık yaptığında hep döverdik biz zaten''. ulan allahsız yaş 2, boyu 60cm insanoğlu (hatırladıkça sinirleniyorum)
okudunuz mu bilmem ama geçenler de 2 kız babası tutuklandı. kızlarının pornosunu çekiyormuş. 100lerce CD. hiç afedersiniz'lere gerek yok şurda.
büyük kızı üniversite'ye gitmiş, hasretine dayanamıyorum diyerek geri getirmiş. küçük kızı da 15 yaşlarındaydı yanlış hatırlamıyorsam. işin içinde anne de var. o ayrı karaktersiz. piç.
erotikshop'tan aldığı çeşitli maskeler bilmem nelerle kızlarıyla ilişkiye.. allah belanızı versin.

bir aydır hiçbir hafta sonu durmadım şurda. içinde de ara ara kaçtım gittim.
beni yalnız bırakın demeye getirdim, kendimi çektim, anlamadılar.
bende kaçtım, gittim.
kendime gözlük aldım. gözlüğüm vardı. bunun camının rengi başka. belki birşeyler değişir dedim.

o kadar çok şey okudum ki, kitaplar bitirdim. lakin yalnız okuduğum için yine ''sıkıldım, sıkıldım, sıkıldım, sıkıldım..''

birbirine küsmüş arkadaşlarım var şu ara.
yaş ortalamamız 5, ve oyun hamurlarım var. hatta atarim bile.
annem bir mendil kuruyana kadar dargın olduğun her kim ise barışman gerekir derdi. sonucunda ne olduğunu hiç sormadım. annem derdi ya vardır birşey elbet.
bizim bu arkadaşlar mendilin kurumasına yakın kovayla tekrar suyu boşaltıyorlar bence.
konuşamayan cinsten, uzlaşayan. neydi... deal. heh.

geçen gün kolum uyuştu. yanımda o kadar çok insan aradım ki acıdan. B dedim A dedim. ne B'ler ne A'lar ne S'ler çağırdım da duyan olmadı.

bazen beni bilemiyorlar.
sanki ilk defa tanışıyoruz.
sanki ben tonunu bilmediğim o yeşili sevdiğimi onalra daha önce söylememişim,
sanki vosvos koleksiyonu mu ilk defa görüyorlar,
sanki seyahat diyince yalnızını sevdiğimi daha önce dile getirmemişim,
sanki eğlenirken en sevdiklerim aynı masada olsa keşke hiç dememişim,
sanki zayıf görünmek için bluz üstüne bi' ceket bir hırka yakıştırmayı becerdiğimi ilk defa görüyorlar,
hatta sanki pipetlere ilgimi ilk defa görüyorlar.
''olaylar olaylar''

bazen birbirine hiç benzemeyen insanların birbirlerinin klonu olduğunu düşünüyorum.
bazen oturup delirmiş kafa kararları alıyorum, sonucunda en mantıklı insan kafası huzuru yaşıyorum.
tek biryerde duramayacağımı herkese anlattım.
hemde görsel olarak.

birileri şehirler de, biryerler de canımı yaktı. acımadı ki diye bağırdım. /tabi benden başka kimse duymadı)

birilerini mutlu etmeye bayılıyorum.
ellerini sevsin insanlar istiyorum, gittiğim zaman ardımda kalan böcek bile özlesin, aylar belki yıllar sonra biryerler de bi' çayımı içsin. (alkol değilse içtiğimiz kesin kividir)
insanlara komik geldiğim zamanlara sinirlenmiyorum çünkü görüntü itibariyle bile olsa eğleniyorlar.

aralara şarkılar serpiştiricektim lakin playlistteki şarkılar aklımı bir o yana bir bu yana savurdular.

unutmadan sıcak su düşman kovar. ve insanlardan düşmaz olmaz. en azından bir taraf benim gibi düşünüyorsa tabi. sezen aksu çok başka. size lay d'arbanville'i hediye ediyorum. paketsizlerden. daha tatlı değiller lakin 'elimden gelen bu' şuanda. ve tekrarlamaktan hiç sıkılmayacağım birşey daha ''have a nice day'' en kötü günün sabahında yada akşamında. yazın postitlerinize. yapıştırın aynalara, duvarlara, masalara..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.